29 Mart 2013 Cuma

ÇEŞME BAŞINA


Beni cezbeden,                              
Köylü güzel.
Farkında mısın?
Kalbimi fethettin.
Gönül kalemi zapt ettin.
Sonra,
Ciğerimi dağladın,
Terk ettin beni.
Gittin.
Yağma yok,
Talan yok dedin.
Ama
Yaptın yine yapacağını.
Hiç bir şey olmamış gibi,
Terk ettin beni.
Gittin.
Yine gel.
Kaleyi içten fethettiğin yere gel,
Çeşme başına.
O günkü gibi;
Aynı endamınla dikil karşıma.
Yağma yok,
Talan yok de istersen yine.
Terk etmek üzere de olsa,
Gel.
Gel yine.
Bak,
Nasıl da yolunu gözlüyorum.
Sabrım kalmadı artık.
Gel, o günkü gibi;
Aynı endamınla dikil karşıma.
Kaleyi içten fethettiğin yere gel.
Çeşme başına.  

13 Mart 2013 Çarşamba

İNSANA MEKTUP



 Aç kollarını,
Ve kucakla
Bahar ile geleni;
Aşkını, umudunu ve geleceğini…
Yüzün gülsün daima
Hüzne kapılma hiç.
Ve kahkaha ile karşıla,
Pişmanlık dolu geleceğini…
Hayat bazen kısa.
Kimi zaman da çok uzun
Ve gereksiz kimi zaman
Çoğu zaman ise ortası yok.
Dibi olmadığı gibi uzayın,
Bu hayatın da sonu yok…
Ya çok mutluyuz alabildiğine, …
Çoğu zaman da mutsuz
Kederdeyiz,
Çağdaş bir streste…
Hayat bazen kısa,
Kimi zaman da çok uzun
Ve gereksiz kimi zaman
Çoğu zaman ise ortası yok.
Dibi olmadığı gibi uzayın,
Bu hayatın da sonu yok…
Kaygısız bir şekilde ölüme doğru yürümek,
Cesaret işi doğrusu
Yapacak,
Onca güzellikler varken çevrede,
Saplanıp kalmak fikirlere:
Ahlâka, dine ve töreye…
Mutluluğu itip bir kenara,
Acıyı ve pişmanlığı
Yerleştirmek yüreğe…
Kaygısız bir şekilde
Ölüme doğru yürümek,
Cesaret işi doğrusu
Mutluluğu itelemek bir tarafa,
Acıyı ve pişmanlığı
Yüreğe yerleştirmek,
Cesaret işi doğrusu…
Mutluluğu ara ve bul!
Kendin için yaşamayı öğren önce.
Kendin için soluk al!
Kendin için yaşa!
Ve
Kendin için öl!! …
Kendini sevmeyi öğren!
Saygı duy kendine! …
Kendini sev ve saygı duy ki,
Başkaları da, seni sevsin.
Saygı duysunlar.
İşte o zaman,
Sen de seversin onları.
Saygı duyarsın belki de.
İşte o zaman,
Belki onlar için yaşar,
Ve
Onlar için ölürsün.
Sevdiklerin için;
Devletin, bayrağın, milletin
Ve dinin için.
Her ne kadar ölmeyi
Ve öldürmeyi emretmese de
Ölürsün onun için
Belki de öldürürsün…
Kafatası seninkine benzemiyor diye,
Irkçılık adına yakarsın insanları.
Ve soğuk kış gecelerinde,
Külleri ısıttığı zaman içini,
Yüreğinin soğuduğunu hissettiğin an,
İşte o zaman;
Sen de seversin onları.
Saygı duyarsın.
Belki onları anlar,
Onlar için ağlarsın…
Din ve ahlâk,
Devlet, millet ve bayrak;
Gün gelip de bu kavramlar,
Yok olunca yeryüzünden,
Ardına bakıp yüzün kızaracak.
Bir ihtimal,
Pişman olacaksın.
İşte o zaman,
Sevecek hiçbir şey bulamayacaksın.
Kendi yüzünü görecek,
Ve iğreneceksin.
Ve en acısı;
Artık,
Kendini de sevmeyeceksin.
Nefretin gittikçe büyüyecek,
Sonunda,
Kendini öldüreceksin.
Oralarda bir yerde;
Yükseklerde,
Ya da
Çok derinlerde,
Uzayın dışında bir yerde:
Üşüdüğünün
Ya da
Sıcaktan kavrulduğunun
Ayırımında olamadan,
Beyninin sağlam kalabilmiş
Son hücreleri ile düşüneceksin.
Bir zamanlar,
Peşinde koştuğun bu değerlerin
Anlamını yitireceksin.
Din için,
Ahlâk için,
Devlet ve bayrak için ezdiğini
Ve ezildiğini hatırlayacaksın.
Uzayın dışında bir yerden,
Mazine bakacaksın.
Bütün bunları hatırlayacak,
Ve
Artık kendini tanıyamayacaksın…
İşte o zaman,
Asıl o zaman yok olacaksın.

SARHOŞ


Şeklimden dolayı boyun eğdim sana,
Şemalim aykırı kalmıştı doğaya,
Iraktım,
Zordaydım,
Zayıf kalmıştım,
Günler avucumdan kaçıyordu,
Zamanı kontrol etmem mümkün değil.
Senin dışında bir varlık da aramam.
Hepsi zaten,
Herkes,
Herşey bir hayal
Senin hayallerinin,
Ve fikirlerinin bir posası
Günler kısa,
Kimi zaman çok uzun
Sıkıcı ve bunaltıcı…
Hayat manasız,
İnsanlar riyakar
Zaman sonsuz,
Bizim için çok kısa.
Deniz,…
Mide bulandırıcı bir hızla akmakta.
Yıldızlar üstüme geliyor.
Yer,
Altımdan kaymakta.
İçtiğim rakı zıkkım gibi.
Çok içmişim,
Başım ağrıyor…
Deniz çok sığ, kumları sarmış bedenimi.
Deniz çok sığ, boğulasım geliyor.
Uzay sonsuz, uzay kuytu, uzay karanlık.
Güneş sıcak, tutunca ellerimi yakıyor.
Gözümü alıyor ateş böcekleri.
Para denizinde boğulmuşum,
Alın terine hasret;
Buğdayı biçecek dost eller arıyorum. 
Her yanım makina yığını.
Ellerim kadın eli gibi,
Nasır tarihe karışmış.
Deniz çok derin, yüreğim sığ.
Hayat kısa, günler uzun.
Alın yazım kara, yüzüm ak.
Gönlüm deli gibi.
Gönlüm çılgın,
Lâkin hayat boş.
Günler uzun, hayat kısa.
Ellerim boş,
Ellerim,
Eller,
El…
Sarhoşum,
Sarhoşum,
Yüreğim deli gibi atmakta.
Çaresizim,
Öylece kabullendim.
Sarhoşum.
Bir hoş,
Boş herşey,…
Boş…

GÜLLERİM SOLDU


Nasıl da geçmiş ömrümün baharı?
O dost bildiğim kapılar,
Şimdi,
Neden ardına dek kapalı?
Ne oldu?
Değişen ne?
Gözlerim neden böyle doldu?
Daha ilk deminde mevsimin
Ve bu genç yaşta henüz,
Güllerim,
Ne diye soldu?
Heyhat!
Yine bastırdı gönlüme gece.
Duygularım ezilmiş,
Yüzümün rengi solmuş,
Sormayalı,
Kalmamış içimde umut meğer.
Şu bahtsız yüreğim benim,
Tarifsiz bir hazan ile dolmuş.
Bu ne tasvib edilmez acı Yarab?
Bu ne yürek ağrısı böyle?
Söyle bahtımın ağzı,
Haykır!
Söyle,
Ne oldu bana böyle?

İDAMLIK


Kılı kıpırdamadı.
Ne bir heyecan duydu.
Ne de bir telaş.
Kılı kıpırdamadı.
Sakindi,
Uysaldı,
Paniklenmedi ama;
Yorgunluk okunuyordu
O anlamsız bakışlarında…

Birine gülümsüyordu besbelli gözleri.
Kimbilir?
Kimbilir kimdi o hayalindeki?

Karısıydı belki.
Belki de anası.
Kimbilir,
Belki de çocukları?

Ama o,
Onun,
Ölüme giderken bile
Kılı kıpırdamadı.

Kimbilir,
Mağrurdu belki alabildiğine.
Belki de sonunda,
Tek sorun acizlikte.

Bir dua geldi yüreğinden taşıp dudaklarına
Nedense durdu, vazgeçti sonra. 
Yoksa celladı kızardı.
Adamın,
Belki de randevusu vardı.
Sevdiğine koşacaktı büyük bir ihtimalle.
İşini bitirip biran evvel,
Kendini kollarına atacaktı.

Ağzına kadar gelmişti oysa dua.
Nedense durdu, vazgeçti sonra.

Yarını düşündü birden.
Yarını,
Hemen ertesi günü.
Güneşi,
Güneşi düşündü.

Güneş,
Ertesi gün,
Büyük bir ihtimalle,
Yeniden doğacaktı.

Ama o,
O asla orada olamayacaktı.

Güneşin doğuşunu,
Salına salına yükselişini,
Ve batışını seyredemeyecekti.

Yüzünü tatlı tatlı yakan,
O,
Gözlerini kamaştıran,
Terleten
Bunaltan güneşi,
Bir daha göremeyecekti.

Allah bilirdi ya,
Pek de sevmezdi aslında güneşi,
İlgilenmezdi.
Pek öyle,
Doğuşunu da seyretmezdi.

Çoğu sabah,
Yatağında karşılardı güneşi.
Uyandığında ise,
Güneş çoktan doğmuş olurdu.

O an,
Ne kadar aptal olduğunu düşündü.

Ağzına kadar gelmişti oysa dua.
Nedense durdu, vazgeçti sonra.

Anası gedi yine aklına.
Karısı,
Çocukları…

Yüreği bir kuş kadar olmuştu.
Yüreği daralmıştı ya,
Gözleri de dolmuştu.

Ağzına kadar gelmişti oysa dua.
Nedense durdu, vazgeçti sonra.

Çıktı sandalyenin üstüne.
Hükmü okundu.
Sandalyeye bir de tekme…

Dünya kararmıştı birden.
Birileri ışıkları söndürmüştü.

Ve güneş,
Böylece battı.
Asılıp kaldı ipin ucuna dünya.
Kılı kıpırdamamıştı,
Kıpırdamıyordu hala…

GECEDEN ÖDÜNÇ ALIR ZAMAN


Sevda bağımızdaki üzüm salkımları…
Yorgun,
Yıllanmış aşkımızı anlatır.
Mısralara dökülür duygular.
Kelimeler yetmez,
Şarkılar aciz kalır.
Altın kafesinde mahzun bir bülbül:
Boynu bükük,
Yüzü solgun mu solgun.
Dönmüş yüzünü mehtaba,
Şakır, şakır, şakır ama…
Kulağını çınlatır köylünün,
Hozorun çığlıkları.
Günler yetmez olur artık.
Geceden ödünç alır zaman.
Her güzel şey gibi
Sonunda bitecektir aşk.
Senden bana bir tek
Solmayan hatıralar kalır.

SON DEM

Rahat uyu,


Rahat uyu sonsuzluğunda evrenin.

Bedenin çürürken,

Çürürken bizdeki son emanetin,

Yastayız diye başımızı koyduğumuz yastık

Seni uğurlarken alnını öpmüştük ya,

Buz gibi soğuktu hani.



Yattığım yastık da öyle…



Son emanetin,

Bedenin çürürken

Tek koruyabildiğimiz

Senden kalan hatıraların.



Zaman zaman, yer yer

Beynimize kazılı hepsi.



Yaptıkların,

Yapamadıkların,

Özlemlerin,

Hasretlerin.





Yer yer,

Zaman zaman.



Hepsini bilmemiz,

Hepsini hatırlamamız mümkün değil.



Hepimiz bir araya gelsek,

Bir sen edemeyiz…

Hepimiz bir araya gelsek,

Ölmüşlerimiz, dirilerimiz…

Yine de bir eksik kalır:

O da SEN.



Ne birimiz, ne diğerimiz.

Ne senden önce gelenler

Ne de sonrası

Hiç birimiz sen olamayız.



Uyu sen,

Rahat uyu sonsuzluğunda evrenin.

Bedenin çürürken,

Çürürken bizdeki son emanetin,

Seni yaşatacağız diye

Avutuyoruz kendi kendimizi.

Senin sözlerin,

Senin davranışların,

Yüzündeki o acı gülümseyiş,

Belli belirsizdir bilirsin:

Sahtedir,

Kötü bir taklittir

Bizdeki sana benzeyiş.



Daha güzel günlerimiz vardı

Önümüzde tadacağımız.

Acı günler de olacaktı elbet.

Lakin,

Sensizliğin acısı her şeyin üstünde



Gün gelir elbet görürüm diye seni,

Avutup duruyorum kendi kendimi.

Kim bilir ne şekilde görünürsün,

Hangi hüviyetle bana?

Belki bir kedinin gözlerinde beliriverirsin,

Ya da bir aynaya düşer hayalin.

Kim bilir?

Belki de bir ses olursun,

Kulaklarımdan beynime doğru düşersin ardıma.

Tenin tenime değer bir şekilde.

Bir çocuğun gülümsemesinde,

Kimsesiz,

Yaşlı bir kadının

Acı dolu gözlerinde gülümsersin bana.

Sesin hala kulaklarımda.

Cemil diyorsun,

Okula geç kaldın,

Kahvaltı hazır.

Saat 06:30,

Gün daha yeni ağarmakta.



Cemil diyordun, uyan başucumda.

Sabahın sessizliğinde

Yankılanıyor kalbinin atışları.

Yüreğinin sıcaklığı, yüzümde ateş olmuş,

Sarmış bütün bedenimi.



İnsan insan etine değdi mi,

Yer yerinden oynar.

Kolay mı?

Kolay mı bir canı taşımak dokuz ay?

Dokuz ay tenin tenimde yaşamak,

Dokuz ay boyunca yer yerinden oynamış,

Kolay mı?

Can mı dayanır buna?



Sıcak nefesli anam.

Kurban olam anam.

O güzel, o gül tenin solmakta.

Dinmeyen yaram oldun bağrımda,

Doya doya koklayamadım seni anam.

Doya doya bakamadım nurlu yüzüne.



Gözlerimdin benim,

Seninle bakardım dünyaya.

Şimdi de bakarım ama

Pek bir şey göremem be anam.

Pek bir şey göremem,

Akıl hocam.

Sen de yoksun şimdi.

Sanki senle bittim,

Yok oldum ben de.



Her şey boş geliyor şimdi.

Çevremde türlü türlü insanlar,

İyiler var sayamadığım kadar,

Ve kötüler daha da çok.

Ama hepsi boş be anam.

Hepsi boş.

Hepsi boş ama,

Onlar bunu bilmiyor.

Bilmesinler boş ver.

Varsın anlamasınlar bizi.

Varsın onlar,

Bildiklerini okusunlar dilediklerince.

Günü gelince nasılsa anlayacaklar.

İyinin de,

Kötünün de yerinin aynı olduğunu.

İkisinin de aynı kefeye konduğunu.



Kararsızım,

Şekilsizim,

Tarifsizim,

Bir idealim yok.



Alternatif değil aradığım sana karşı,

Ama boşluktayım anam.

Yalnızım bu gezegende.

Fikrim boşlukta…

Ama asla hür olmadı.



Asılsızım, suretim yok.

Suskunum,

Küskünüm,

Şaşkınım…



İçim taşkın sular,

Dışım suskun bir çınar gibi.



Alakam yok bu dünyayla.

Manasızım…