28 Eylül 2014 Pazar

EKMEK

Ekmeğin üzerine edilir,
Tutamadığımız her bir yemin.
İnsanlığın inkarıdır elbet bu.
Kuru ekmeği,
Eksek de midelerimize,
Pasta ile oruç açanların,
Pastırmadan,
Baldan,
Ve
Kaymaktan
Nasibini almışların
Sofralarındaki hidayetten payımızı
Yine nasihat olarak alırız.

HİKÂYE

Adem'den beri anlatılır.
Başı yok.
Sonunu kim bilir?
Hikâye bu.


Hikâye,
Hikâyenin içinde.
Herkes gizli,
Bu hikâyenin içinde.
Anam yazar,
Türlü türlü,
Babam okur,
Türlü türlü biçimde.

BOĞMA RAKI

Bir bu sofra,
Bir de '' Boğma Rakı''
Şalgam olmasa da olurdu.
Sazı,
Sözü,
Defettik değil mi?
Aşktan ayrı,
Meşkten ayrı geçsek de olurdu.
Vursak keşke
Şu bağlamanın tellerine,
Ve zindanların tavanında
Özgür uçurtmalar uçursak,
Ölümün şu kahpe bağrında;
Kalsak ne olur,
Kalmasak ne olurdu?

10 Eylül 2014 Çarşamba

NENEM KIZ DEDEM BEKÂR

Kaf Dağı’nın ardında
Bülbül yatar bağrında
Bey idim, berduş oldum
Olamadım farkında
İki kaşın arası
Yandı Harran Ovası
Nenem kız Dedem bekâr
Batsın başlık parası
Oy neyleyim, neyleyim
Bağır yanık, yârim eğin
Gül yanık bülbül neçar
Olamadık bahtiyar
Kaf Dağı’nın arası
Gözlerinin karası
Telef oldu Sarı Kız
Getti başlık parası
Nenem kız Dedem bekâr
Olamadık bahtiyar

2 Ağustos 2014 Cumartesi

SIRÇA KÖŞK

Delilik bir hastalık değil,
Ancak bir alışkanlıktır.
Gündüzleri sarhoş kalmaya
Ve uykusunda ayık olmaya
Hükmetmişse;
İnsan aklının ardındaki vicdanının sesi,
Ve meyletmişse,
O sese çoktan biada,
Dervişten bozma endamıyla
Vaadedilen Bezirganlığa terfisidir
Muktedir Zulmeti'nin Nişanesi.
Gündüzleri sarhoş bir gezintidir,
Uykuda ayık bir lafbazanlık,
Sapkın Hülyaları ile rakseder
Sus-Pus olmuş,
Aklının ardındaki vicdanının sesi...
Eni-Boyu,
Hep aynı sofrada düzmeye
Muktedir,
Günahkar elleri,
Vicdanının aynasıdır.
Ve arayıp bulmuşsa
Cini ve Şeytan'ı bakarken aynaya,
Başka bir put aramaz asla tapınmaya.
Dili Lal,
Gözü ama,
Beyinden yoksun
Küçükbaşlar pek bir güzel güdülür;
Siyaset meydanlarında,
Hep,
Ama hep küçük hesaplar görülür...
Sırça Köşk'ün Saltanat Sofraları'nda
Sini-Sini sıralanır koyun kelleleri;
Bu dünyada görülen,
Her bir hesap,
Pek bir yamandır.
Öte tarafa da havale gider ama;
Adı,
Ya Helal,
Ya da Haramdır.
Nice Sırça Köşk'ler dikilir
Viraneler üstüne;
Her bir dikileni yıkacak olan,
Yine tek bir insandır.




27 Mayıs 2014 Salı

ZAMAN

Zaman,
Merhemidir acı çeken yüreklerin.
Belki bir cerrahın
Neşteri kadar keskin;
Bir giyotin kadar
Acımasız lakin.
Zaman,
Vefalı bir dost;
Sevgiye,
Sevgiliye hasret çekenlerin.

SUSKUNLUK

Suskunluk çare değildir kedere
Çare olmadı hiçbir vakit.
Suskunluk bir içkiye benzer.
Tatlı bir sarhoşluk verir insana.
Bedeni uyuşur önce,
Dili peltekleşir sonra.
Yürümesi güçleşir.
Ne kedere çaredir
Ne de mezesi sarhoş sofralarının;
Suskunluk en iyi yöntemidir;
Hiç içmeden sarhoş olmanın.
Davullar vurdurur yüreklerde,
Bir içe dönüş gözlenir.
Zoraki bir vedalaşma sezilir,
Gözyaşına hasret,
O buğulu gözlerde.

2 Şubat 2014 Pazar

İSTANBUL

Ey İstanbul,
Nazlı yarimin diğer adı.
Yarını olmayan aşkların vadisi,
Ve arka sokaklarında bu şehrin
Bütün yaşanmışlıkların serpintisi.
Zehri, biberi günahkar bedenlerin,
Yorgun ruhların gözyaşı, elemi.
Sırtını döner kaderine
Yüzü maviliklere sargın bir balıkçı.
Ayası sıyrılmış  ağ çekmekten .
Ruhunu yitirmiş bedenlerin
Üstünde yükselen bu şehir,
Her geçen günü aşkı yitirmekte.
Sürgüne gider tekneler
Teker teker
Ağır, aheste.
Dümeni kırık,
Yüreği kırık,
Deryada hasret çekmekte.