19 Mart 2022 Cumartesi

NİYET


Benden olmayanı
Bize katmadıkça;
Ne önüm düzlenir,
Ne de kavuşurum,
Ölümsüz denen aşka.
Bir yanım
Hep mucize.
Öte yanım cılız;
Sırtı yanmış,
İçi hamur kalmış
Bir ucube.
Hatırla.
Gün oldu;
Ölüler bile,
Oy kullandı
Bizim ile.
Bildim.
Bildim,
Değil mi?
Her hayatın,
Bir kıyameti vardır,
Kendine müstesna.
Onu da,
Bilirim.
Peki,...
Ya ben kimim?
Hayret.
Başını
Bildim mi ki,
Sonunu merak ederim...
Ama bilirim.
Merak,
Korkunun,
Cilveli bir metresi;
Korku ise,
Aklın katilidir.
Bilirim.
Sen ile Ben
Arasındaki
Tek fark;
Niyettir.
Ve yine,
Bilirim ki;
Niyete rağmen
Biz olmak,
Kıyamete adanmış,
Say ki en büyük,
Kim bilir,
Belki de tek diyettir.

BİLEMEDİM


Yıllar önce
Oldukça tuhaf
Bir rüya gördüm.
Bütün insanlar,
İstisnasız,
Maske giyiyordu.
Mana veremedim.
Dediler ki,
Hayra yorasın.
Üstüm mü
Açık kalmış;
Yoksa,
Hayatı mı
Fazla kaçırmıştım,
Bilemedim.
Olmayan aklın,
Fazlasına da
İhtiyaç yok besbelli.
Kerameti
Kendine müstesna.
Hala,
Ve inatla,
Mana veremediğim,
Bir sürü rüya görüyorum.
Anlatsam mı,
Bilemedim.

PERDE


Olan ile
Olması gereken
Arasında bir yerdeyim.
Sakalın,
Bıyığa,
Çalım bastığı yolun
Hemen başında;
Repliklerini
Unutan adamların
Öte tarafında;
Suflörlerin,
Kılıç çektiği
Sahnenin,
Tam da,
Ortasında
Bir yerdeyim.
Sırtımı,
Yeni doğan güneşe
Dönmenin hicabındayım.
Yüzümü,
Bunamış günahlara
Çevirmenin de gazabında,...
Adaletin kendisi,
Tanrı olmasa da;
Tanrı'nın kendisi
Adalettir demenin,
Şükranındayım.
Söyle.
O,
Her şeyi
Bilenin ağzı,
Söyle.
Adalet isteyene,
Her kapı
Mübah mı böyle?
Olan ile
Olması gereken
Arasında bir yerdeyim.
Kederin,
Ümidi satın aldığı;
Işığın söndürülüp,
Perdenin,
Kapandığı yerdeyim.

NELER EKTİK NELER?


Sandıkta ekilen
Cüzdanda biçilir.
Verdiğin her karar,
Senin
Naciz kaderindir.
Biz ki,
Tavuğa,
Felsefe anlatmaya
Kalkmadık mı?
Gündüz niyet eyleyip,
Geceyi beklemeden,
Uykuya,
Öyle yatmadık mı?

CEHL-İ MÜREKKEB


Bu günü ıskalamak,
Yarını inkar etmek
Değil midir?
Hayret etmekten
İmtina eylemen;
Cehl-i mürekkebten
Cehl-i mikaba terfine
Dalalet eder.
Bedenin asılı kalır;
Günahların,
Seninle birlikte gider.
Birini yüceltmek için,
Aman diyeyim;
Ne alçal,
Ne de eğil.
Benim,
Alçakta duruşum,
Senin,
Yüksekte durmandan değil.

RED-İ MİRAS


Her kırmızı çizginin,
Bir kırılma noktası var.
Siyah,
Pusudadır.
Ve her zaman,
Beyazı yutar.
Yangında
Kaybettiklerimizi,
Küllerinde
Bulacağımızın;
Sanır mısın,
Garantisi var?
Masallar ile
Kandırırız birbirimizi.
Şarkılar ile avuturuz.
Heybemizde;
Bize ait,
Daha bir sürü
Yalan var.
Susadıkça
Deniz suyu içeriz.
Yüreğimizde,
Kaktüs Çiçeği
Yetiştirmemiz,
Belki de bundan,...
Tuhaftır,
Hem maktülden,
Hem katilden
Taraf olmamız da
Bundan,...
Bundan büyük,
Red-i miras mı var?

AZAP


Mehtaba meftun,
Yakamoz ile
Sarmaş dolaş,
İçmeden
Sarhoş olmuş,
Öylece,
Kıyıya uzak kalmış
Gönüller nicedir?
Azad edilmeyi
Red eden
Her bir kölenin,
Hadım edilmiş
Beyninde,
Efendi'si;
Türlü türlü
Düşünceyi becerir.
Sen seç gayrı.
Bundan sonrası,
Kabir azabı mı?
Vicdan azabı mı?
Bir münazara,
Bir pür telaş,
Bir koşuşturmadır,
Bütün bu yaşananlar.
Kralın soytarısı,
Raconu kesmiş
Bir kere.
Dönüşü yok.
Kılıçlar artık,
Kendi kınına
Doğru bilenir.
Münazara,
Münakaşaya;
Derken,
Kavgaya evrilir.
Ceset,
Kıyıya vurmak üzeredir.

GÜNEŞİ ÇALDILAR


Bu kadar güneşe
Kar mı dayanır?
Karlar ülkesinde,
Bütün camları,
Sonuna kadar açtılar.
Bunlar;
Gündüz vakti,
Güneşi çaldılar.
Karanlıktan beklendi
Kabına sığmayan
Her türlü medet;
Kalmadı
Başlarda akıl,
Gönüllerde edep.
Alem uzadı, gitti.
Kardan adamlar
Açıkta kaldılar.
Şahin'i,
Geceden,
Körleme salanlar;
Güneşi,
Gündüz vakti çaldılar.

DAHA NELER


Madem ki,
Aynı Anne
Ve Baba' dan
Türemişiz.
O halde,
Hepimiz kardeşiz.
Zenciyiz kimimiz.
Kimimiz beyaz.
Gürcüyüz.
Kimimiz Alman.
Bazımız ise Rus.
Aleviyiz belki.
Kim bilir,
Belki de
Kürdüz,
Çerkeziz.
Belki de Kıblemiz
Farklı birbirinden.
Mahallelerimiz,
Değişik olabilir.
Ve sokakların ismi;
Sokakların ismi,
Çağlara göre değişir.
Her şeye rağmen;
Madem ki,
Hepimiz kardeşiz,
O vakit;
Ne hakla,
Hûda'nın
Adını alıp dilimize;
Top atarız birbirimize.
Üstümüzde,
Savaş Tanrısı'nın
Kanatları;
Altımızda,
Cehennemin
Demir Atları.
Kanatlar kimin?
Kimin atları bunlar?
Daha kaç tane
Kafa kesecek,
Daha kaç tane
Dil kopartacaklar?

UCUZ HAYAT


Kusursuz
Fırtına gelince;
Ateşi düşer
Elbet Derya'nın.
Karın tokluğuna
Kürek çeken
Eller dahi,
Artık,
İşlemez olur.
Ne kürek
Bulunur gayrı,
Bir ölüyü
Gömmek için;
Ne de
Ateşi tutmaya
Maşa.
Düşen
Bir bıçak,
Çıplak el ile
Tutulmaz
Derler ya;
Evet,
Doğrudur.
Öyledir.
Ucuz hayatı
Cennet diye
Bellemiş
Bunca garip;
Bayat ekmeği
Üvelerken gereksiz;
Dişi azar.
Ağırır çenesi.
Cenneti anar ağzı,
Cenneti söyletir.
Alır gider başını
Yanlızlar Ülkesi'ne;
Saadet bilmecesi.
Buruk
Bir iz bırakır
Yüreklerde,
Derinden,
İnce mi ince.
Kusursuz Fırtına,
Bize,
Misafir gelince.
Bitti sanılır her şey.
Bir umuttur,
Satılır,
Bit pazarında:
" Ucuz Hayat. "
Hep aynı nakarat.
Ve her seferinde;
Bayat ekmek misali,
Doğranır sofralara,
Ucuz Hayatlar.
İnce mi ince;
Kusursuz Fırtına,
Bize,
Yatılı gelince...

ALTIN VURUŞ


Beyin bedava...
Anne demeden
Rab,
Baba demeden
Hak diyenlerin
Meclisinde
Sorgulanır
Geçmişin
Ayak izleri.
Belli ki;
Batı'ya,
Doğu'da,
Savaş gerek.
Silahlar
Elde oldukça;
Barış dolu,
Bütün manzumeler
Yalan,
Ve de
En büyük engerek...
Koskoca dünya;
Bunca insan,
Acaba neyi yaşıyor?
Herkes
Bir yara bulmuş,
Oturmuş,
Onu kaşıyor.
İşte,
O zaman dedikleri,
Bu zamandır;
Küresel Çete'nin
Hesabı bitmez,
Pek de yamandır.
Emperyalizmin
Gayesi,
Dünyayı kavuracak
Kocaman bir hâr;
Sermayesi;
Çaresiz,
Mutsuz
Bırakılmış
Yığınlardır.
Yarını göreceklerinin
Garantisi olmayanlar,
Seni,
Bugün ile
Korkutamazlar.
Mevziden çıkıp,
Gövdeni kurşunlara
Siper etmedikçe,
Sahte özgürlüğünün
Hükmü okunmaz.
Elbet,
Herkes gibi,
Bu can da,
Bundan,
Nasibini aldı;
Tencerenin dibini,
Acaba,
Sıyırmayan mı kaldı?